19 Temmuz 2017 Çarşamba

Bir Dinozorun Gezileri





Gezmek, edebiyatın bir başka tanımı; görmek ile bakmak arasındaki meseledir. Yolculuklar hakkında yazılanlar da edebiyatın ufkunu açan eylemsellikleridir.

Tarihe dünya edebiyatı, world literature, (weltliteratur) kavramını Goethe sokmuştur. O büyük Divan’ını yazmadan evvel Goethe’nin bir İtalya Seyahati vardır. Gezi kitabı olmasının yanında yazarın, edebiyatçının edebiyat gücünün gezinti dünyasıyla yoğrulduğunu da bize aktarır. Gözlem ve karşılaştırmanın özgün ve iyi olması bir edebiyat eserinin uzun süre kalıcılığını sağlar. Dünya Edebiyatının klasiklerinin kalıcılığının en önemli unsurlarından biri gözlem ve karşılaştırmanın yazarın yolculukları ve gezintilerinde yükselmelesidir diyebiliriz. İyi bir edebi eser yaşadığı dünyaya yabancı kalamaz, bu yüzden dünyadan haberdar olup geçmişi ve yaşanılan zamanın karşılaştırmasının izahında yolculuklardan edindiği gözlemlerin ve deneyimlerin etkisini esere yansıtır. Gezmek de merak ve keşfetme duygumuzu pekiştiren deneyimlerdir.

Gezi notları ise, sadece yaşanılan yada geçmiş dünyanın gezintisi değil, aynı zamanda hayal dünyamızın da dünyadaki yolculuğudur. Gezi kitapları bana hep sürrealist gelmiştir. Çünkü gezi kitaplarında gerçeğin özgürleşmesi vardır. Hiçbir kaygı gütmeden yazarın tüm samimiyetiyle yaşadıklarını gördüklerini edebi bir üslupla aktarması, gerçeğin büyülü yolculuğudur. Geçtiğimiz yaz baskısı yapılan Marquez’in “Doğu Avrupa’ya Yolculuk” ve yeni çıkan Louis Aragon’un “Paris Köylüsü” edebiyatın varoluş eylemselliğini gösteren zevkle okunan örneklerinden. Bir Dinozorun Gezileri de bu minvalde bir yolculuklar kitabı. Gezi kitabından öte edebiyatın, gezmenin ve küçük şeylerle mutlu olabilmenin yollarını gösteren samimi ve cesur bir hayat öyküsü.



“Dostlarım, o tatil köylerinin her şey önceden düzenlendiği, her şey hazır olduğu, her şey aynı mekânda bulunduğu için, daha ‘rahat’ olduğunu söylediler bana. Ne yazık ki, insanların düş gücü eksildiği, kafaları uyuştuğu için, öyle bir hale geldiler ki, ‘rahat’ uğruna, yaşamın değişik yanlarından, renkliliğinden, rastlantılarından, yani yaşamı yaşamaya değer yapan her şeyden vazgeçmeye hazırlar artık.”

“İlk mavi yolculardan biri olduğum halde ‘Mavi Yolculuk’ deyiminden hoşlanmaz hale geldim. Çünkü ‘Mavi Yolculuk’ lafı, önce entel züppelerin, sonra da herkesin diline düştü. Artık darbukalı turistler bile toplanıp, darbukalı mavi yolculuklar düzenliyorlar kendi aralarında.
Oysa ilk mavi yolcular, Sabahattin Eyüboğlu’nun özenle seçtiği, çoğu genç aydınlardı. Sadece gezmek tozmak için değil, Ege ve Akdeniz uygarlıklarının kalıntıları konusunda bilgi edinmek ve bu arada o güzel kıyıları kendi gözleriyle görmek için katılınırdı bu gezilere. Teknemiz yüzen bir seminere dönüşürdü kimi zaman.”


 Edebiyatın Mina Urgan sapağı, bir sürü tanınmış isimle güzel anılar ve yolculuklar barındırıyor. Mina Urgan’ı tekrar tanımamızın yanında edebiyat-düşün tarihimizi ve Türkiye’nin aydınlarının olduğu yılları aktarıyor. Tanıdık bir sürü yazara, çizere, sanatçıya bilim insanlarına denk geliyoruz. Onların gözünden de Akdeniz, Ege, Anadolu hatta bir Bodrum ve mavi yolculukları okumak, Azra Erhat’ın Mavi Yolculuklar ve Mavi Anadolu kitapları kadar güzel ve samimi….

“Doğayı sevmemin nedeni de, mesleğim gereği, yirmi yaşından beri, doğaya tapan İngiliz romantik şairlerini sürekli okumamdır herhalde. Çünkü bakmakla görmek arasında büyük bir fark vardır. Doğanın güzelliğine aval aval bakmak başka şeydir, bu güzelliği sahiden görebilmek başka şeydir. İşte İngiliz romantik şairleri, doğaya sadece bakmayı değil, doğayı görmeyi öğrettiler bana.“

Mekan; coğrafik bir bölgeden ziyade, o yerin doğa-insan ilişkileri, doğa-tarih ve tarih-insan ilişkileri zamansallıkları ile tanımlanan bir tanımlamadır. Bu yüzden yaşadığı yeri, mekan olarak tanımak isteyenlere ve başka mekanları ziyaret etmek isteyenlerin kitaplığında ve yolculuklarında bulunması gereken bir kitap.

Fotoğraf: Trafalgar Meydanı - Londra

Doğan Sevimbike

Hiç yorum yok: