12 Kasım 2015 Perşembe

"En güzel günler henüz yaşamadıklarımız..."

"Yaşam gerçektir, yaşam düştür. O ikisini birbirine yaklaştıracak şey de umuttur.."
Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz şair ve yazar Gülten Akın anısına..

Ütopya ile umut arasında estetik ve mavi bir bağ vardır. Bizler de bir kopukluk içindeyiz bize dayatılan gri ve karamsar tablo’yu gerçek sanıyoruz. Türkiye ütopyası kilitlenmiş ortadoğulaşan bir hale geliyor, getirilmek isteniyor. Ortadoğululaşmak; ekonomik olarak batıya bağımlı tek adamlı mezhepsel yönetim sistemine sahip yerdeki ve gökteki kadim tarihsel mirası dünyevileştirememektir. Başka bir şekilde söylersek; umutsuzlaştırmadır kaderimizi kaderlerimizi başkalarının eline vermek ve bize ayrılan sonu beklemek gibidir. Son yıllarda yaşadıklarımız son aylarda yaşadıklarımız Türkiye’nin mevcut kültürel ve siyasal sorunlarının çözümsüz hale getirildiği en yoğun yıllardır. Yaşamımızın her alanına giren karanlık bir hegemonya...

Dünü bugüne Gezi’yi yarına bağlamak
Bazen yaşadığımız gerçekliklerle kafamızda kurduğumuz toplum modeli birbiri ile bağdaşmaz. Çok nettir ki bu ikisinin en uyuşmadığı zamanlarda yaşıyoruz. Gerek eskiye olan özlemimiz gerekse de hala eski yazar, roman hatta şarkı ve sanat eserlerine olan merakımız bunun bir göstergesi olabilir. Haziran direnişini anımsarsak Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük halk ayaklanmasıdır, belki de ilk en büyük halk ayaklanmasıdır. Gezi, geri düşeceğimiz en asgari ortaklık seviyemiz olmalıdır. Genç bir Cumhuriyetiz henüz 3 nesil. Genç cumhuriyetin bugün ideolojik anlamda eskiye saplı kalmadan ileriye bakan bir halk hareketi var. Bu halk hareketi; “Geleceğe bakışın “ çeşitli yorumlarının somut anlamda varolduğu sürecin başlangıcıdır. Gezi sonrası birbirinden bağımsızca gelişen irili ufaklı dinamik hareketler; Derelerin, dağların, ormanların talan edilmesine karşı direnişler... işçilerin direnişi..  lgbt’lilerin direnişleri..  vs vs... direniş ve mücadele kültürümüzün üzerinden 12 eylül askeri rejimi tırpan gibi geçmişti. Fakat ekilen tohumlar yeşerir. Gezi parkındaki ağaçların kesilmesi bir kıvılcımdı, ne güzel ki böyle bir halk hareketi Yeşilden Mavi’ye uzanan bir ağaç figürü etrafında başladı. Şiirsel anlamlarla somut siyasal analizler yapılmaz fakat düş gücümüzü de hapsetmemek lazım.
“Yaşamak bir Ağaç gibi Tek ve Hür ve bir Orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim... ”
Nazım yaşasaydı bugünleri görseydi ne derdi acaba ? Onun dizelerinin bugün onu vatan haini ilan eden kendi ülkesinde, bir halk hareketinin bağrında yeşerdiğini görmek; bu ne büyük bir zaferdir oysa ki. Ne güzel bir umutluluktur.

Suruç-Diyabakır-Ankara ve hafızalarmızdan silinmeyenler..
Siyasi unutkanlığı fazla olan bir toplumuz. 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine kadar kaos’un hakim olduğu zamanlar yaşadık ölümler.. acılar.. göz yaşları. Sandıktan sanki bunlar hiç olmamış gibi bir sonuç çıktı. Yada bizi yanıltan sandıktan çıkacak bundan farklı bir sonuç algısıydı. Bu algı yıllarca demokrasinin sandıkla eş değer olduğunun öğretilmesi sonucuydu. Sandıkları kuran Sandıktan galip çıkandır. Elbette oy verilecek seçimle partiler değişecek fakat salt demokrasi bu demek değildir, Demokrasinin toplumsal örgütlülüğün dayanışmanın en güçlü olduğu toplumlarda işe yarar, örgütlü mücadele olursa işe yarar, sanatla edebiyatla örgütlü mücadelelerin ufku büyüdükçe bilinç somutlaşır ve bir sonuca ulaşır. Önemli olan yola çıkmaktır. Düş gücümüz-ütopyalarımız hafızlarımızdan silinmeyen acılardan tek çıkış yolunu sunar bize, yeni ve yaşam dolu bir yol. Umut bir yoldur, yolda yüründüğü sürece umut tükenmez; Konstantinos Kavafis’in dizeleriyle bitirelim.
.....

Hiç aklından çıkarma İthaka'yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın.
Varsın yıllarca sürsün, daha iyi;
sonundakocamış biri olarak demir at adana,
yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin,
İthaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan.
Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka.
O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın.
Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.

Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini.
Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki,
Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini
İthakaların.

(Çeviren: Cevat Çapan)


Konstantinos Kavafis




Doğan Sevimbike