"En güzel günler henüz
yaşamadıklarımız..."
"Yaşam gerçektir, yaşam düştür. O
ikisini birbirine yaklaştıracak şey de umuttur.."
Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz şair ve yazar Gülten Akın anısına..
Ütopya ile umut arasında estetik ve mavi bir bağ vardır. Bizler
de bir kopukluk içindeyiz bize dayatılan gri ve karamsar tablo’yu gerçek
sanıyoruz. Türkiye ütopyası kilitlenmiş ortadoğulaşan bir hale geliyor,
getirilmek isteniyor. Ortadoğululaşmak; ekonomik olarak batıya bağımlı tek
adamlı mezhepsel yönetim sistemine sahip yerdeki ve gökteki kadim tarihsel
mirası dünyevileştirememektir. Başka bir şekilde söylersek; umutsuzlaştırmadır
kaderimizi kaderlerimizi başkalarının eline vermek ve bize ayrılan sonu
beklemek gibidir. Son yıllarda yaşadıklarımız son aylarda yaşadıklarımız
Türkiye’nin mevcut kültürel ve siyasal sorunlarının çözümsüz hale getirildiği
en yoğun yıllardır. Yaşamımızın her alanına giren karanlık bir hegemonya...
Dünü bugüne Gezi’yi yarına
bağlamak
Bazen yaşadığımız gerçekliklerle kafamızda kurduğumuz toplum
modeli birbiri ile bağdaşmaz. Çok nettir ki bu ikisinin en uyuşmadığı
zamanlarda yaşıyoruz. Gerek eskiye olan özlemimiz gerekse de hala eski yazar,
roman hatta şarkı ve sanat eserlerine olan merakımız bunun bir göstergesi
olabilir. Haziran direnişini anımsarsak Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en
büyük halk ayaklanmasıdır, belki de ilk en büyük halk ayaklanmasıdır. Gezi,
geri düşeceğimiz en asgari ortaklık seviyemiz olmalıdır. Genç bir Cumhuriyetiz
henüz 3 nesil. Genç cumhuriyetin bugün ideolojik anlamda eskiye saplı kalmadan
ileriye bakan bir halk hareketi var. Bu halk hareketi; “Geleceğe bakışın “
çeşitli yorumlarının somut anlamda varolduğu sürecin başlangıcıdır. Gezi
sonrası birbirinden bağımsızca gelişen irili ufaklı dinamik hareketler; Derelerin,
dağların, ormanların talan edilmesine karşı direnişler... işçilerin
direnişi.. lgbt’lilerin direnişleri.. vs vs... direniş ve mücadele kültürümüzün
üzerinden 12 eylül askeri rejimi tırpan gibi geçmişti. Fakat ekilen tohumlar
yeşerir. Gezi parkındaki ağaçların kesilmesi bir kıvılcımdı, ne güzel ki böyle
bir halk hareketi Yeşilden Mavi’ye uzanan bir ağaç figürü etrafında başladı.
Şiirsel anlamlarla somut siyasal analizler yapılmaz fakat düş gücümüzü de
hapsetmemek lazım.
“Yaşamak bir Ağaç gibi Tek ve Hür ve bir Orman gibi
kardeşçesine
Bu hasret bizim... ”
Nazım yaşasaydı bugünleri görseydi ne derdi acaba ? Onun
dizelerinin bugün onu vatan haini ilan eden kendi ülkesinde, bir halk
hareketinin bağrında yeşerdiğini görmek; bu ne büyük bir zaferdir oysa ki. Ne
güzel bir umutluluktur.
Suruç-Diyabakır-Ankara
ve hafızalarmızdan silinmeyenler..
Siyasi unutkanlığı fazla olan bir toplumuz. 7 Haziran
seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine kadar kaos’un hakim olduğu zamanlar yaşadık
ölümler.. acılar.. göz yaşları. Sandıktan sanki bunlar hiç olmamış gibi bir
sonuç çıktı. Yada bizi yanıltan sandıktan çıkacak bundan farklı bir sonuç
algısıydı. Bu algı yıllarca demokrasinin sandıkla eş değer olduğunun
öğretilmesi sonucuydu. Sandıkları kuran Sandıktan galip çıkandır. Elbette oy
verilecek seçimle partiler değişecek fakat salt demokrasi bu demek değildir,
Demokrasinin toplumsal örgütlülüğün dayanışmanın en güçlü olduğu toplumlarda
işe yarar, örgütlü mücadele olursa işe yarar, sanatla edebiyatla örgütlü
mücadelelerin ufku büyüdükçe bilinç somutlaşır ve bir sonuca ulaşır. Önemli
olan yola çıkmaktır. Düş gücümüz-ütopyalarımız hafızlarımızdan silinmeyen
acılardan tek çıkış yolunu sunar bize, yeni ve yaşam dolu bir yol. Umut bir
yoldur, yolda yüründüğü sürece umut tükenmez; Konstantinos Kavafis’in
dizeleriyle bitirelim.
.....
Hiç aklından çıkarma İthaka'yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın. Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın. Varsın yıllarca sürsün, daha iyi; sonundakocamış biri olarak demir at adana, yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin, İthaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan. Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka. O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın. Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka. Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini. Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki, Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini İthakaların. (Çeviren: Cevat Çapan) |
|
|
Konstantinos Kavafis
|
|
Doğan Sevimbike