Rengarenk dünyada bir adam gezer, Ne zengin ne fakir ne mümin ne zındık, Hiçbir gerçeğe dalkavukluk etmez, Hiçbir yasayı tanımaz…
19 Temmuz 2017 Çarşamba
Arkeolojiye dair; Söküyoruz Kendimizi Mezarların Kökünden
Geçenlerde bir habere rastladım. IŞİD’in Musul yakınlarındaki Nimrud Antik Kenti eserlerini yok etmesinin ardından, 17 yaşındaki Nenous Thabit eserlerin replikasını yapıyor. 3000 yıllık Asur başkenti Nimrud’u bir gurur kaynağı olarak gördüğünü ifade ediyor. Thabit, “Onlar sanata ve külüre savaş açtılar, ben de onlarla sanat yoluyla savaşmaya karar verdim” diyor. Thabit’in hayali; ülkesini gururlandırmak dünyaya bölgenin tarihini kültürünü tanıtmak Irak halkının tarihe kültüre sahip çıktığını göstermek. Thabit yüzyılların köhnemiş yozlaşmış yapılarına karşı bin yıllar öncesinin Asur medeniyetinin heykelleriyle, sanatıyla ve yaratıcılığı ile mücaele veriyor. Sanattan tarihten ve arkeolojiden gelen bir sevgi bilmekten, araştırmaktan ve yaratmaktan gelen insanlık sevgisi.
Thabit’in uğraşı, bana Alman şair Hanns Cibulka’nın şiirini hatırlattı;
ARKEOLOJİ
Bir anıt,
karışmış türküsüyle
ağlayanların.
Bir tablet,
pişmiş kilden,
yazısı silinmiş.
Küreğin bir yüzünde
bir çığlık,
Koparılmış başı
bir cocuğun
Ölüler yolu,
her gün sivri bıçağını
sapladığı yol
ışığın toprağa.
Söküyoruz kendimizi
mezarların kökünden.
Çev: A. Kadir. – Afşar Timuçin
“Söküyoruz kendimizi mezarların kökünden”, kendimizi dar tarih anlayışlarından söküyoruz.. binlerce yıl öncesine kazdıkça toprağı, yazılar, tabletler, geleceğe yazılmış anıtlar söylevler, mermere işlenmiş gülümsemeler, öfkeler; güç, ihtiras.. bilgelikle dolu bakışlar gözler... Söküyoruz kendimizi bilinmezliklerden, söktükçe büyüyor geleceğe bakışımız, karanlıktan aydınlığa çıkardıkça tarih büyüyor. Düşün ve hayal sınırlarımız da genişliyor.
Peki 21. yüzyılın ilk çeyreğinde dünya nereye gidiyor ? Bilim ve İnsanlık nasıl ilerliyor ? Uygar dünyada neler konuşuluyor ? Ne kadar haberdarız ? Teknoloji çağının, bilginin en hızlı yayıldığı ve üretildiği bir dönemde yaşıyoruz. İki hafta boyunca gündemimizdeki konu malum; tecavüz, ve neresinden tutsanız paramparça olmuş ahlak ve insanlık değerleri. Bunun üzerine tartışacak değilim. Benim için nettir. Bu konularla meşgul edilen gündemlerimiz, hayatımız. İnsanlığın en verimli yüzyılını yaşarken biz, Türkiye’de yaşayanlar, güzel bir gelecek yaşanılası bir ülke için ve bugüne kadar çirkinleştirilmiş betonlaşmış şehirlere zihniyetlere karşı, bilimin bu topraklardaki en bereketli hallerinden biri olan Arkeoloji’ye emek vereceğiz. Bu da aydınlanma mücadelesinin başka bir yolu, başka bir boyutu.
Tarih bütün farklıkları ve çeşitlilikleriyle insanlığın kültürüdür, birleştiricidir; insanların düşüncelerine “insanlık” kavramını katar; Iraklı 17 yaşındaki çocuğun 3000 yıllık Asur Başkentinin bilincinde tüm insanlığı kucaklayan sanat anlayışı var olabiliyorsa, bu iyi bir eğitim, bir iyi bir tarih bilinci ve o bilincin yarattığı insanlık sevgisidir. Kendimizi bu yüzyıllık bin yıllık köhnemiş düşüncelerden söküp atma vakti; Thabit gibi bilimle, sanatla ve küreklerimizle ellerimizle kazıp gün ışığına çıkarabildiğimiz kadar Arkeoloji ile..
Doğan Sevmbike
Not:
Hanns Cibulka: Şiirlerinde yunan ve latin edebiyatının işleyen Hanns Cibulka 1920 yılında Slovakya’da doğdu, Sicilya’da hapis yattı, Almanya’nın Gotha şehrinde Heine kitaplığını yönetti. 2004 yılında hayata gözlerini yumdu. Türkçeye çevrilmiş bir eseri yok.
bir şiir;
[caption id="attachment_1338" align="aligncenter" width="428"]
Truva savaşını anlatan bir friz - Antalya Arkeoloji Müzesi[/caption]
Arkeoloji’den
Bir hitit tabletinde yazılı
tarihin ilk anlaşması,
tanrılar yurdunda
Truva henüz ayakta.
Işık insanları Luviler
Anadolu'nun bilinen ilk halkı
ışık diyarı diğer adıyla
uygarlıklar doğuran bu topraklarda
Tuvalılar Luvice konuşur.
Geçmişin sesleri destanlar ve şiirler
kayalara kazınmış bilinçle
rüzgarlara fısıldar
tanrılaştırılmış bilinmeyen sebepler.
Truva ise yıkılmış bilinen bir sebepten
Doğan Sevimbike
Ve bir Sergi; PİSİDİA ANTİOKHEİA
http://aktuelarkeoloji.com.tr/pisidia-antiokheia-fotograf-sergisi-22-kasimda-basliyor
Not 2: Kapak resmine dair; Antalya Arkeoloji Müzesi'nde bir lahdin üzerinde bulunan kabartma.
Lahdin cephesini oluşturan ön yüzde İlyada’da geçen bir mythosun betimi bulunmaktadır. Çeşitli versiyonları olan mythos şöyledir; Dionysos, Hindistan’a giderken Thrakia’dan geçmek ister; ancak Thrak Maionları’nın kralı Lykourgos buna izin vermez. Kral, Bakkhalar ve Satyrleri esir eder. Bunun üzerine Dionysos, Thetis’e sığınır. Lykourgos’un bu hakaretini tanrı bizzat kendi cezalandırır. Lykourgos’u delirtir ve asma kütüğü zannettiği kendi oğlunu öldürmesini sağlar; ancak ceza bununla da sona ermez. Bir süre sonra kıtlık baş gösteri; Bunun sonucunda Lykourgos Paggeia/Pangaion dağında el ve ayaklarından dört ata bağlanarak parçalanır.
Buna göre frizin seyirciye göre solunda yer alan çifte baltasıyla saldırı halinde betimlenmiş figür Lykourgos’tur. Lahdin merkezindeki merkez figürü olarak nitelendirilebilecek thrysos tutan, sakallı figür Papa Silenostur. Ön yüzde yer alan üçüncü mitolojik figür Aphrodite’dir. Önemli bir diğer betim de sağ köşe figürüdür. Burada önünde duran panteri ile Dionysos’tur. Sahnede yer alan diğer figürler Dionysos’un alayında yer alan Satyr ve Mainad’lardır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder